Sütle gerçekleştirilen mucizelerden herhalde akla ilk gelendir peynir. Hem lezzeti hem de saymakla bitiremeyeceğimiz faydaları ile toplumun büyük çoğunluğunun sofralarını süsleyen bir tattır. Kıtalar arası farklardan tutun, ülkelerin hatta komşu iki şehrin bile kendine has peynir çeşitlerinin olduğunu düşünürsek, bu güzel ürüne verilen önemi bir kez daha idrak etmiş oluruz.
Artan nüfus, önü alınamayan yoğun talep her ne kadar peynir içinde fabrikasyon üretimi mecbur kılsa da, el emeği ile sınırlı miktarda üretilen peynirlerin oranının da oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Peki parmesandan mozerallaya, Tekirdağ kaşardan Van otlu peynirine uzanan bu gök kuşağının neresinde durmak, hangi rengini seçmek gerekiyor? Milyon tonlara varan seri üretilmiş peynirler mi, yoksa el emeği göz nuruyla meydana getirilmiş yöresel tatlar mı?
Peynir üretiminde şüphesiz ilk etken kullanılan sütün kalitesi, dolayısıyla sütün elde edildiği hayvanın yaşam şartlarıdır. Örneğin ; doğada serbestçe gezen hayvanların sütünden elde edilerek yapılan kaşar peynirinin yada yöreye özgü yöntemler ve sadece orada yetişen otlarla tatlandırılmış peynirlerin diğer adaşlarına göre daha lezzetli olması kaçınılmazdır.
Eyfel kulesi, Çin Seddi veya Selimiye Camii gibi güzellikleri görebilmek için nasıl Paris'e, Çin'e veya Edirne'ye gitmek gerekiyorsa, peynirin de başka yerde alamayacağınız o lezzetine ulaşabilmek için, ulusalını değil yöreselini tercih etmek gerekir. Sütün ilk sağımında verilen emeğin damakta hissedilmesinin tek yolu da budur.